Son yıllarda kuşaklar arası farklılıklar ve görüş ayrılıkları sıkça gündeme geliyor. Özellikle Z kuşağının, özellikle de gençlerin yaşlılık algısının nasıl şekillendiği üzerine yapılan araştırmalar, sosyal medyanın ve dijital dünyanın etkileriyle derinleşmiş durumda. Son dönemde gerçekleştirilen bir araştırma, Z kuşağının "ihtiyar" olarak gördüğü yaş grubunu merakla ortaya koydu. Araştırmanın sonuçları, sadece Z kuşağının değil, tüm toplumun yaş algısını yeniden sorgulamasına yol açabilir.
Günümüz gençliği, maruz kaldıkları hızlı değişimler ve teknoloji ile şekillenen hayat tarzları nedeniyle yaş algısını da farklı bir biçimde oluşturuyor. Z kuşağı olarak adlandırılan genç nesil, 1997 ile 2012 yılları arasında doğmuş bireylerden oluşuyor. Bu kuşak, dünyanın en bağlantılı döneminde doğdukları için, bilgiye ulaşımları ve sosyal etkileşimleri geçmiş kuşaklara göre son derece farklı. Yapılan bir araştırma, Z kuşağının 35 yaşını "yaşlı" olarak nitelendirdiğini ortaya koydu. Bu sonuç, geleneksel yaş algısının nasıl değiştiğini gözler önüne seriyor. Özellikle sosyal medya üzerinde inşa edilen yaşam standartları ve başarı kriterleri, gençlerin zihninde yaşın kavramsal çerçevesini daraltıyor.
Sosyal medya, Z kuşağının kendilerini ifade etme biçimlerini ve yaş algılarını derinden etkileyen bir platform haline geldi. Gençler, sosyal medyada sürekli olarak güncel trendlerle iç içe bir yaşam sürüyorlar ve başarıyı çoğunlukla gençlik ve enerjilikle ilişkilendiriyorlar. Bu bağlamda, Z kuşağı için 35 ve üzeri yaş, kariyer, fırsatlar ve enerjinin azalmasıyla ilişkilendiriliyor. Gençlerin çoğu, 30'larının ortasına geldiğinde "hayatlarını yeniden kurmaları" gerektiğini düşünüyor. Bu nedenle, 35 yaş, gençler için sadece bir yaş değil, aynı zamanda "hızla geçmişi geride bırakmanın" bir sembolü olarak algılanıyor.
Bunun yanı sıra, birçok genç için yaş, sosyal medyada oluşturulan yaşam tarzları doğrultusunda belirleniyor. Örneğin, sosyal medya fenomenleri ve influencer’lar, genç izleyicilere daha genç ve dinamik bir yaşam tarzını dayatıyor. Böylelikle, baskının artışı ve beraberinde gelen sosyal kıyaslamalar, Z kuşağının 35 yaşına dair algısının köklü bir şekilde değişmesine yol açıyor. Gençlerin yaşlanma kavramını göz ardı edip, hayatın sadece belirli bir yaşa kadar sürdüğünü düşünmeleri, yaşlanma korkusunu beraberinde getiriyor.
Bu durum, Z kuşağının daha genç yaşlarda hayatlarını sorgulamalarına ve "başarı" tanımlarını yeniden gözden geçirmelerine neden oluyor. Dolayısıyla, Z kuşağının "ihtiyar" bulduğu yaş grubu, sadece bir sayı olmanın ötesine geçiyor ve sosyokültürel dönüşümün bir yansıması haline geliyor.
Sonuç olarak, Z kuşağının 35 yaşını "ihtiyar" olarak tanımlaması, sadece kendi yaşamlarıyla ilgili bir yaklaşım değil, aslında tüm toplumda gelişen sosyal değişimlerin de bir yansıması olarak değerlendirilebilir. Toplumun geleceğinde gençlerin bu algıları, sosyal normların yeniden belirlenmesine öncülük edebilir. Bu da, yaşın daha fazla bir düşünce yapısı ve yaşam tarzı ile donatılması gerektiğine dair güçlü bir mesaj veriyor.