Türkiye tarihinde kadınların toplumsal ve siyasal hayata katılımları üzerine yapılan tartışmalar, Cumhuriyetin ilanı ile birlikte önemli bir ivme kazanmıştır. 1923 yılında kurulan Türkiye Cumhuriyeti, modern bir devlet yapısı oluşturarak toplumsal cinsiyet eşitliğini sağlama hedefiyle ilerlemeye başlamıştır. Bu bağlamda, kadınlara seçme ve seçilme hakkının tanınması da Cumhuriyetin temel ilkelerinden biri olarak kabul edilmiştir. Kadınların seçme ve seçilme hakkının kazanılması, Türkiye’nin toplumsal yapısında köklü değişikliklere yol açmasının yanı sıra, kadınların toplumsal hayatta daha aktif bir rol almasına da olanak tanımıştır. 1934 yılı, kadın hakları tarihimizde bir dönüm noktasıdır; çünkü bu yıl, Türk kadınlarının siyasi haklarına kavuştuğu yıl olmuştur.
Türkiye'de kadınlara seçme ve seçilme hakkı, 5 Aralık 1934 tarihinde kabul edilen bir yasayla resmiyete kavuştu. Bu tarihi dönüşüm, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde onaylanan Anayasa değişikliği ile mümkün hale geldi. Bu sayede, kadınlar sadece seçme hakkına sahip olmakla kalmayıp, aynı zamanda milletvekili adayı olma ve seçilme hakkına da sahip oldular. Bu hak, dünya genelinde birçok ülkede henüz kadınlara tanınmadığı bir dönemde sağlanmış olup, Türkiye’nin modernleşme sürecinde önemli bir yer edinmiştir. İlk olarak 1935 Genel Seçimleri’nde seçilme hakkını kullanan Türk kadınları, Meclis’te yer alabilme fırsatını yakalamışlardır. Bu seçimde, 17 kadın milletvekili olarak meclisteki yerini almıştır. Bu durum, Türk kadınlarının siyasal hayatta etki oluşturabileceğinin somut bir örneği olmuştur.
1934’te verilen bu hak, yalnızca politik bir kazanım değil, aynı zamanda toplumsal cinsiyet eşitliği adına atılmış önemli bir adımdır. Kadınların seçme ve seçilme hakkının tanınması, toplumsal yaşamda da köklü değişimlerin habercisi olmuş, kadınların eğitim, istihdam ve sosyal hayatta daha fazla yer bulmalarına yönelik birtakım yasal düzenlemelerin yolunu açmıştır. Kadın haklarının savunulması, Türkiye’nin modernizasyon sürecinin ayrılmaz bir parçası haline gelmiş ve bu alanda çeşitli dernekler ile hareketler oluşmuştur. Zamanla kadın dernekleri, toplumsal farkındalığın artırılması ve yasaların uygulanabilirliği konusunda önemli rol oynamıştır.
Günümüzde ise Türkiye'de kadınların mevcut hakları, yalnızca seçimlerdeki temsil oranıyla sınırlı kalmamakta; aynı zamanda sosyal, ekonomik ve kültürel alanlarda da aktif bir şekilde yer almaları hedeflenmektedir. Ancak, kadına yönelik ayrımcılığın ve eşitsizliğin hala varlığını sürdürdüğü bir gerçek olarak karşımızda durmaktadır. Kadınların siyasal alanlardaki temsili, iktidar mekanizmalarındaki dengeleri etkileyen önemli bir unsur olarak değerlendirilmektedir. Bu nedenle, kadınların siyasi haklarının ve toplumsal konumlarının güçlendirilmesi, hem toplumun genel gelişimi hem de bireylerin haklarının korunması açısından hayati öneme sahiptir.
Sonuç olarak, Türkiye'de kadınların seçme ve seçilme hakkının elde edilmesi, sadece yasal bir kazanım değil, aynı zamanda toplumun her kesimine dokunan siyasi, sosyal ve kültürel bir değişim sürecinin de tetikleyicisi olmuştur. Kadınların toplumsal hayatta daha etkin rol alması, Türkiye’nin demokratikleşme sürecinde önemli bir dönüm noktasıdır. Kadın haklarının geliştirilmesi ve toplumda daha fazla yer bulması amacıyla gerekli adımlar atılmaya devam edilmektedir. Kadınların siyasal alandaki temsili artırılmalı ve daha fazla kadının bu haklardan faydalanması sağlanmalıdır. Unutulmamalıdır ki, kadınların temsili, yalnızca kadınların değil, toplumun tüm bireylerinin hak ve özgürlüklerini güvence altına alacak bir gelişimdir.