Eski ABD Başkanı Donald Trump, son zamanlarda gündeme damga vuran bir açıklamada bulundu. Güney Afrika'daki beyaz nüfusun maruz kaldığı şiddet ve ayrımcılık konusuna değinen Trump, bu durumu “beyazlara soykırım” olarak nitelendirdi. Ancak bu açıklama oldukça tartışmalı bir biçimde Kongo Cumhuriyeti ile ilişkilendirildi. Kongo’nun tarihindeki karmaşık toplumsal dinamiklerin göz ardı edildiği iddialar, tepki çekti. Trump’ın bu söylemleri, uluslararası kamuoyunda yankı bulmuşken, Afrika’nın sosyo-politik yapısına dair anlayışımızı derinleştirmek663480 gerekliliğini bir kez daha hatırlatıyor.
Trump’ın bu beyanları, ilk olarak sosyal medya platformlarında büyük bir etki yarattı. Güney Afrika’daki beyazlar üzerinde yapılan ayrımcı uygulamaların, bazı gruplar tarafından soykırım olarak tanımlandığı sıklıkla dile getirilmekte. Trump, bu durumu destekleyerek, "Kongo'daki beyazlar için de benzer bir tehlike söz konusu" diyerek dikkat çekti. Peki, bunun Gerçeklik payı nedir? Kongo, tarihsel olarak pek çok çatışma ve insani kriz yaşamış bir ülke. Ancak bu sorunların beyaz nüfusa yönelik bir tehdit olmadığı, daha çok iç savaş ve etnik savaşlardan kaynaklandığı gerçeği göz ardı edildi. Trump’ın ifadesinin, politik bir amaç güttüğü ve dikkat çekmek için tahmin edilenin ötesinde bir dramatizasyon içerdiği ortaya çıkıyor.
Kongo, geçmişten bu yana Avrupa’nın sömürgeci politikalarından etkilenmiş bir ülke. Belçika’ya bağımlı kaldığı dönemde, insan hakları ihlalleri ve kitlesel öldürmelerle dolu bir tarih yaşadı. Bugün ise Kongo, farklı etnik grupların bir arada yaşadığı, sosyal ve politik sorunlarla mücadele eden karmaşık bir yapıya sahip. Beyaz nüfus sayısı, genel topluma göre oldukça azdır ve bu grubu hedef alan bir soykırım olduğu iddiası son derece sorgulanabilir hale getiriyor. Yüzlerce yıllık sömürü ve iç savaşlar sonucunda Kongo’daki beyazlara yönelik bir soykırım yani kitlesel bir yok oluş iddiası, toplumun gerçek sorunlarını görmezden gelerek, başka bir taraftan ırkçı bir bakış açısının ürünüdür.
Trump’ın bu tür açıklamaları, hem Afrika’daki gerçek sorunları göz ardı etmekte hem de ırkçılık ve nefret söyleminin yayılmasına katkıda bulunmaktadır. Kongo’daki mevcut sorunlarla beyaz nüfus arasında kurulmak istenen bağlantı, oldukça sorunlu ve yanıltıcı bir yaklaşımdır. Sosyal medyada yapılan bu tür paylaşımlar, Kongo halkının çektiği sıkıntıları hafifleten ve sahada olan zorlukları göz ardı eden bir anlatı sunmaktadır.
Kongolu vatandaşların tamamının değil de küçük bir kısmının yüzleştiği sorunlar üzerinden yapılan genelleme, hem tarihsel hem de sosyolojik olarak hatalıdır. Beyaz nüfusun orada yaşayan siyah nüfusa yönelik bir saldırının hedefi haline geleceği iddiaları, Afrika'nın karmaşık etnik ve sosyal dinamiklerini yeterince kavrayamamaktan kaynaklanmaktadır. Bu tür açıklamaların, belli bir siyasi agenda doğrultusunda yapıldığını anlamak için, Donald Trump'ın geçmişten beri sürdürdüğü tartışmalı politikaları göz önünde bulundurmak yeterli olacaktır.
Sonuç olarak, Trump'ın Kongo’ya yönelik öne sürdüğü “beyazlara soykırım” iddiası, aslında gerçekte mevcut olan toplumsal çatışmaların çok daha derin ve karmaşık bir yapıda olduğunun göz ardı edilmesidir. Sosyolojik bir bakış açısıyla değerlendirildiğinde, bu tür açıklamalar sadece basit bir tahlil değil, aynı zamanda içinde bulunduğumuz zamandaki ırkçılığın ve ayrımcılığın ne denli yaygın olduğu gerçeğini de gözler önüne sermektedir. Güney Afrika ve Kongo üzerinden yapılan bu değerlendirmeler, Afrika kıtasında hâlâ çözülmemiş sorunların varlığına işaret ediyor. Diğer ülkelerin meseleleri üzerinden verilmek istenen siyasi mesajlar, her zaman gerçeği yansıtmayabilir ve toplumsal barışı tehdit eden unsurlar haline dönüşebilir. Bu nedenle, daha dikkatli bir yaklaşım ve sağduyuya ihtiyaç vardır.