Yerel bir mahallede başlayan trajik bir hikaye, bugün sadece Türkiye'de değil, dünya genelinde kadın cinayetlerinin yaygınlığına ışık tutuyor. Sena, 30'lu yaşlarında, iki çocuk annesi bir kadın olarak, yaşadığı korkunç deneyimlerin ardından sesini yükseltmeye karar verdi. "Kadın cinayeti olarak anılmak istemiyorum" diyen Sena, kelimeleriyle sadece kendi hayatını değil, birçok kadının hikayesini anlatmaya çalışıyor. Bu özel röportajda, Sena'nın yaşadığı zorlukları, kadın cinayeti vakalarının artışını ve toplumsal değişim için yaptığı çağrıyı keşfedeceksiniz.
Sena, şiddete maruz kalma ihtimalinin toplumda her an var olduğunu belirtiyor. “Benim başıma gelenler sadece benim hikayem değil. Her gün, her dakikada, birçok kadın benzer durumlarla karşılaşıyor. Bunu değiştirmek istiyorum!” diyen Sena, yaşadığı travmanın etkisiyle, diğer kadınların başına gelebilecek tehlikelerden haberdar olmaları gerektiğini vurguluyor. CNN'in son araştırmalarına göre, Türkiye'de 2022 yılında kadın cinayetleri %25 oranında artış göstermiş durumda. Bu durumu sadece bireysel bir mesele olarak değil, toplumsal bir sorun olarak görmek gerektiğini belirtiyor.
Sena, eğitim alanında büyük bir dönüşüm gerektiğine inanıyor. Eğitim sayesinde toplumsal farkındalığın artacağını ve kadınların daha güçlü olacağını savunuyor. “Kız çocuklarına yeterince destek verilmesi, onlara kendi ayakları üzerinde durabilmelerini sağlayacak. Aile içinde de çözüm yolları bulunmalı, korkmamalıyız.” diyerek sözlerini sürdürüyor. Medyanın ve sosyal medyanın, bu konudaki bilinçlendirme faaliyetlerinde önemli bir rol oynadığını belirten Sena, "Kendi hikayemi paylaşmakla kalmayıp, daha fazla kadının sesi olmaya çalışıyorum." diyerek mücadele azmini dile getiriyor.
Sena'nın bu çığlığı, sadece kendi kişisel hikayesinin ötesine geçerek, birçok kadının sesi olmaya aday. Sadece kendi yaşadıklarını anlatmakla kalmayan Sena, Türkiye'deki kadın cinayetleri sorununa karşı toplumsal bir farkındalık yaratmayı hedefliyor. “Benim amacım, gelecekte böyle olayların yaşanmaması için bir şeyler yapmak” diyen Sena, kendisi gibi düşünen kadınların birleşmesi gerektiğinin altını çiziyor. Bu mücadelede yalnız olmadıklarını hatırlatıyor.
Dünyada ve Türkiye’de artan kadın cinayetleri, Sena gibi birçok kadının varoluş mücadelesini daha da görünür kılmakta. Bu noktada önemli olan, bireylerin dayanışma içinde olması ve toplumsal bir mesele haline gelen bu sorunu çözme yolunda adım atmalarıdır. Sena ve onun gibiler, bu çabaların simgesi olarak, yalnızca kendi hayatlarını değil, toplumsal bir dönüşümün kapılarını aralayacak cesareti de temsil ediyor.
Sena'nın hikayesi, kadın cinayetlerine karşı duran ve sesini yükseltenlerin bir temsilcisi olarak, toplumsal değişim için bir ilham kaynağı olma potansiyeli taşıyor. Her kadının kendi haklarını savunma, yaşamaya devam etme ve korkusuzca kendi sesi olma hakkı olduğunun bir hatırlatıcısı olarak, Sena'nın mücadelesinin, adalet ve eşitlik için bir çağrıya dönüşmesi umuduyla…