Ülkemizde son günlerde ilginç ve ürkütücü bir durumla karşı karşıyayız. 6 bin kişi, ölü olduklarını bir mektup aracılığıyla öğrenmiş durumda. Ancak enteresan olan nokta, bu kişilerin aslında hayatta olduğunu kanıtlamak için mücadele vermeleri. Adli sicil kayıtları ve devlet kurumlarının verilerine göre hayatlarının sona erdiği bildirilen bu bireyler, kimliklerini ve yaşamlarını geri kazanmak için çabalıyorlar.
Bu süreçte başlarına gelen olaylarla ilgili haberler, oldukça dram dolu. Bazı kişiler, yıllar öncesinde yitip gitmiş olan aile bireylerini sorgulayarak hayatlarına yeni bir yön vermek istiyorlardı. Ancak, bir gün kapılarına gelen bir mektup, tüm planlarını alt üst etti. "Maalesef, vicdanen söylemek zorundayım ki, sayın [isim] aramızda bulunmamaktadır," şeklindeki ifadelerle, sevdikleriyle olan bağlarını koparılıyor. Bu mektuplar, devlet makamları tarafından gönderilmekte ve yüzlerce insanı aniden alacakaranlık bir duruma düşürmektedir.
Bu şaşırtıcı durumun arkasındaki sebep, aslına bakıldığında büyük bir iletişim eksikliği. Ülkedeki kayıt sistemlerindeki hatalar veya eksiklikler yüzünden, canlı olan birçok birey, ölü olarak kaydedilmiş. Çoğu kişi, bu durumun öncesinde herhangi bir sorun yaşamamış olup, hata sonucu yaşanan sıkıntılara maruz kalıyor. Toplum, devlet makamlarına güvenmekte ve sistemin işleyişine bağlı yaşamaktadır. Ancak, bu tür yanlış kayıtlar, insanları zor durumda bırakmakta ve onlara ciddi manevi zararlar vermektedir. Şimdi 6 bin insan, bunca yıldan sonra yeniden kimlik kazanabilmek umuduyla mücadele veriyor.
Haklarının iadesi için ilgili kurumlarla görüşen bireyler, yaşadıkları sıkıntıları dile getiriyorlar. "Ölüm belgesi almak, var olduğumun kanıtı değil," diyen 34 yaşındaki Ayşe Hanım, evrak işlemleri için oluşturulan karmaşası içerisinde kaybolduklarını ifade ediyor. Ancak, bu bireyler yaşadıkları bu talihsiz durumla birlikte, bir dayanışma grubu kurarak bir araya gelmeyi başardılar. Bu grup, sorunlarını birlikte çözmek ve benzer durumda olan insanları bilgilendirmek için çeşitli projeler geliştirmeye başladı.
İletişim eksikliğinin yanı sıra, psikolojik etkileri de büyük olan bu durum, kişilerde kaygı ve stres yaratmakta. Ailelerine veya arkadaşlarına durumu açıklamakta zorluk çeken bireyler, aynı zamanda sosyal hayatta da sıkıntılar yaşamaktalar. İş bulmakta, kredi almakta ve diğer pek çok devlet hizmetinden yaralanmakta zorluk çeken bireyler, yaşadıkları sorunları sosyal medyada paylaşarak herkesin dikkatini çekmeyi başardılar. Diğer taraftan, çeşitli sivil toplum kuruluşları da bu duruma kayıtsız kalmayarak, insanlara rehberlik etmeye ve hukuki yollardan haklarını aramaları için yardımcı olmaya başladılar.
Bu süreçte Avukatlar, dolandırıcılıklara, sahte ölüm belgeleri ve diğer hukuki sorunlara karşı dikkatli olmaları gerektiğini önermekte. Sağlıklı bir şekilde haklarını savunabilmeleri için vatandaşların, ilgili belgelerini düzenli olarak takip etmeleri ve devlet kurumlarıyla sürekli iletişim halinde olmaları gerekmekte. Uzmanlar, bu tür sorunları önlemeye yönelik olarak, daha modern ve güvenilir kayıt sistemlerinin geliştirilmesini önermekte. Üstelik, devletle yapılan iletişimin güçlendirilmesi de, benzer durumların yaşanma ihtimalini azaltacaktır.
Bu sıra dışı durum, toplum üzerinde ciddi bir millet bilinci oluşturma fırsatı sunuyor. Mevcut sorunların çözümü için ortak hareket etme gerekliliği vurgulanırken, bu durum her bireyin kendi kimliğini ve insanlığını koruma mücadelesi olarak da görülebilir. 6 bin kişi, yaptıkları başvurularla birlikte tekrar hayata tutunma çabası sergileyerek, hem kendileri hem de gelecek nesiller için önemli bir dönemecin parçası olmakta.
Bundan sonraki süreçte, bu 6 bin kişinin durumunun nasıl çözüme kavuşacağını görmek hepimiz için önemli. Her ne kadar bu insanlar sembolik olarak "ölü" olarak görülse de, aslında yaşamın ve toplumun dinamik bir parçası olduklarını kanıtlamak için savaşıyorlar. Bizler de bu mücadelede onlara destek olmalı ve haklı taleplerinin karşılık bulması için seslerimizi birlikte yükseltmeliyiz.