İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu'nun Gazze'deki duruma ilişkin yaptığı skandal açıklamalar tartışma yaratmaya devam ediyor. "Gazze'de kimse açlıktan ölmüyor" ifadeleri, bölgedeki insani dramın gerçeklerini göz ardı eden bir söylem olarak değerlendirildi. Rakamlar ve tanıklar ise durumun tam tersini ortaya koyuyor. Bu haberde, Netanyahu'nun iddialarına yanıt niteliğinde gerçekleri ortaya koyacak çeşitli veriler ve tanıklıklar ile Gazze’deki yaşam koşullarını inceleyeceğiz.
Gazze Şeridi, yılardır süregelen çatışmalar ve ekonomik ambargolar nedeniyle derin bir insani krizin içinde. Birleşmiş Milletler verilerine göre, 2023 itibarıyla Gazze'deki nüfusun yaklaşık %80'i yardıma ihtiyacı duyuyor. Bu oran, 2012 yılında %60 iken, son yıllarda artarak kritik bir eşiği aşmış durumda. BM, bölgedeki gıda güvenliği sorunlarını ciddi şekilde ele alırken, yaklaşık 1.5 milyon insanın yeterli beslenme imkanına sahip olmadığını bildiriyor. Özellikle genç nüfus arasında obezite ile yetersiz beslenme oranları arasında büyük bir dengesizlik gözlemleniyor.
Netanyahu’nun açlık iddialarıyla zıtlaşan bu veriler, Gazze’deki yaşam şartlarının ne denli zor olduğunu ortaya koyuyor. Bu bağlamda, insani yardım kuruluşlarından alınan verilere göre, Gazze’de gıda fiyatları son yıllarda sürekli artış göstermekte ve ailelerin beslenme bütçeleri giderek daralmaktadır. Yerel bir yardım kuruluşunun temsilcisi, "İnsanlar gıda bulmada, özellikle temel gıdaların temininde zorlanıyor. Özellikle çocuklar ve yaşlılar bu durumdan en fazla etkilenen gruptur," şeklinde konuştu. Bu durum, Netanyahu'nun iddialarını sorgulatan birçok tanıklığa ve rapora zemin hazırlıyor.
Gazze’den gelen tanık ifadeleri, Netanyahu'nun açıklamalarının nasıl bir yanılsama içerdiğini gözler önüne seriyor. Gazze’de yaşayan bir aile babası, "Üç gündür evde yemek yapamıyorum, çünkü buzdolabımda gıda kalmadı. Çocuklarım aç ve ben onları nasıl besleyeceğimi bilmiyorum," diyerek durumu çarpıcı bir şekilde özetliyor. İnsanların yaşadığı çaresizliği aktaran bu tür birçok örnek, uluslararası kamuoyunun dikkatini çekmekte. Aynı zamanda, yerel uzmanlar ve gazeteciler de bölgedeki sağlık hizmetlerinin yetersizliğine dikkat çekiyor. Kayıtlara göre, hastanelerde ilaç sıkıntısı ve yetersiz tıbbi ekipman durumunun yanı sıra, sanitasyon koşulları da kritik bir seviyeye gelmiş durumda.
Netanyahu’nun Gazze’de açlık olmadığını söylemesinin arkasında yatan gerçeklerin üzerine gitmek, yerel ve uluslararası toplulukların sorumluluğudur. Taraflar arasındaki çatışmaların dinamikleri göz önüne alındığında, bu tür açıklamaların yalnızca propaganda olarak algılanması kaçınılmaz hale geliyor. Gazze halkının yaşadığı insani krizin sona ermesi için somut adımlar atılmadığı sürece, benzer sorunların devam etmesi bekleniyor. Üstelik, sadece birkaç yeterli yardım gönderimiyle bu durumun düzelmeyeceğinin farkında olmak gerekiyor.
Sonuç olarak, Netanyahu’nun açıklamaları ve Gazze'deki gerçeklikler arasında büyük bir uçurum var. Yerel halkın yaşadığı zorluklar, kurumsal veriler ve tanıklıklarla desteklenerek daha fazla duyulmalı. Gazze’deki insani kriz, yalnızca bölge halkını değil, aynı zamanda uluslararası toplumu da ilgilendiren bir mesele haline gelmiş durumda. Bu nedenle, konunun derinlemesine araştırılması ve uluslararası dayanışmanın artırılması büyük bir önem taşıyor.