Hobilerini mesleğe dönüştürenlerin sayısı gün geçtikçe artıyor. Bu dönüşüm, yalnızca kişisel tatmin sağlamakla kalmayıp aynı zamanda toplumda farklılık yaratma fırsatı da sunuyor. Sonuçta, sevdiğiniz bir işte çalışmak, hayat kalitenizi artırabilir ve işleri daha keyifli hale getirebilir. İşte bu noktada, genç bir girişimci, babasından devraldığı bir tutku ile kendi işini kurarak dikkatleri üzerine çekiyor. Kazım Yılmaz, ailesinin geleneğini sürdürmekle kalmayıp aynı zamanda bu geleneği modern bir iş modeli haline getirerek ilham verici bir hikaye yazıyor.
Kazım Yılmaz, çocukluğundan beri babasının yaptığı el yapımı ahşap oyuncaklara hayranlık duymuştur. Babası, yıllarca marangozluk yaparak bu alandaki yeteneklerini geliştirmişti. Kazım, babasının işini izleyerek büyüdü ve genç yaşlardan itibaren onun yanında çalışmaya başladı. "Bu bir hastalıktı benim için, babamdan bulaşan" diyen Kazım, çocukluğundaki o büyülü anların bugün kariyerine yön verdiğini belirtiyor. Oyun oynamak, yeni oyuncaklar tasarlamak ve bunları yapmak Kazım’ın hayatında hiç eksik olmayan bir tutku oldu. Eğitim hayatını tamamladıktan sonra, bu tutkuyu profesyonel bir iş haline dönüştürmeye karar verdi.
Kazım, sadece bir hobi için başladığı yolculuğunda, el yapımı ahşap oyuncaklar üretmeye yönelik bir iş kurdu. Ancak buradaki en büyük hedefi, sadece oyuncak üretmek değil, aynı zamanda sürdürülebilir malzemeler kullanarak çevre dostu bir anlayışı benimsemekti. Bu bağlamda, yerel atölyelerde elde edilmiş malzemeleri kullanarak hem kendi işini destekliyor hem de yerel ekonomiye katkı sağlıyor. "Amacım, sadece kazanç sağlamak değil, aynı zamanda çevremi korumak" diyor. Kazım Yılmaz, kurduğu markanın kalitesine olan güveniyle pazara adım attı ve kısa sürede önemli bir müşteri kitlesi oluşturdu.
Kazım, "Özellikle ebeveynler, çocuklarının sağlıklı ve güvenli oyuncaklarla oynamasını istiyor. Bu nedenle, tamamen doğal malzemeler kullanarak oyuncak üretmek benim için bir sorumluluk" diye ekliyor. Ürettiği ürünler, hem yerel hem de uluslararası pazarda ilgi görmeye başladı. Kazım’ın hikayesi, sadece kendi iş modelini değil, aynı zamanda toplumsal bir değer de taşıyor. Ailesinin geleneğini yaşatmanın yanı sıra, gelecekteki nesillere bu değerleri aktarmanın heyecanını yaşıyor.
Kazım, üretimini yaptığı her bir oyuncağın ardında bir hikaye olduğunu söylüyor. Her oyuncak, çocukların hayal gücünü geliştirmek, sosyal becerilerini artırmak ve aile bağlarını güçlendirmek amacıyla tasarlanıyor. "Benim için oyuncaklar sadece bir ürün değil; her biri çocukların mutlu anılar oluşturmasına yardımcı oluyor" diyor. Kazım’ın hedefleri arasında, yerel okullarla iş birliği yaparak çocukların yaratıcılıklarını geliştirmek için atölye çalışmaları düzenlemek de bulunuyor. "Gelecek nesillerin nasıl düşündüğünü, nasıl hayal kurduğunu görmek benim için çok değerli" şeklinde kendi görüşlerini ifade ediyor.
Sonuç olarak, Kazım Yılmaz’ın hikayesi, bir meslek edinmenin ötesinde, bireyin içsel yolculuğu ve topluma katkısı açısından anlam kazanıyor. "Babadan bulaşan hastalık" dediği tutku, onu başarıyı hedefleyen genç bir girişimci olma yolunda adım adım ilerletiyor. Genel olarak, hobileri mesleğe dönüştürenlerin sayısının artması, toplumda sadece ekonomik bir değer yaratmakla kalmayıp, aynı zamanda sürdürülebilir ve insan odaklı bir bilinçlenmenin de önünü açıyor. Kazım, bu bilinçle attığı adımlarla ilerlemeye devam ediyor ve hayallerinin peşinden koşmaya kararlı. Hem çocuklara hem de topluma ilham vermek, onun için en büyük ödül.