İstanbul'da siyasi atmosfer her geçen gün daha da ısınırken, son günlerde yaşanan bir gelişme dikkatleri üzerine çekti. İstanbul Başsavcılığı, Ekrem İmamoğlu'nun afişlerinin asılmasına yasak getirdi. Bu karar, hem politikacıları hem de İstanbulluları ikiye bölen tartışmalara yol açtı. Yerel seçimlerin yaklaşması ile birlikte siyasi rekabetin tırmandığı bir dönemde alınan bu yasak, kamuoyunda büyük yankı uyandırdı. Peki, bu yasak ne anlama geliyor ve İstanbullular bu konu hakkında ne düşünüyor?
Ekrem İmamoğlu, 2019 İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimindeki zaferinin ardından Türk siyasetinin en önemli isimlerinden biri haline geldi. 2023 yerel seçimleri öncesinde başlattığı seçim kampanyası, özellikle gençler ve şehirli seçmenler arasında büyük ilgi görüyor. İmamoğlu’nun siyasi iletişim stratejisinin önemli bir parçası olan afişler, kendisini geniş kitlelere tanıtma ve destekçileri ile bağlantı kurma amacı taşıyor. Ancak, Başsavcılığın almış olduğu yasak, İmamoğlu'nun kampanyasının etkinliğini oldukça sınırlıyor.
Afişlerin yasaklanmasının ardında yatan sebepler arasında, kamu güvenliği ve düzeni konuları öne çıkıyor. Ancak bu durum, birçok eleştirmenin "siyasi muhalefete yönelik bir baskı" olarak yorumladığı bir karara dönüşüyor. Eleştirmenler, bu durumun demokrasi açısından tehlikeli bir gelişme olduğunu belirtiyor. Çünkü afişler, demokratik bir seçim sürecinin vazgeçilmez bir parçası. İmamoğlu'nun destekçileri, bu yasak kararına itiraz ediyor ve demokratik haklarının ihlal edildiğini savunuyor.
Bazı İstanbullular, Başsavcılığın kararını desteklerken, diğerleri bu durumu haksız bir engelleme olarak görüyor. İstanbullular arasında yapılan anketlerde, bu yasak kararının büyük bir kısmı tarafından eleştirildiği ortaya çıktı. Genç seçmenler, özgürlük ve ifade hakkı taleplerini ön plana çıkararak, afişlerin serbest bırakılması gerektiğini düşünüyor. Onlar için, siyasi iletişimin görselliği ve afişlerin toplumda yaratabileceği etki son derece önemli. Ayrıca, başta sosyal medya platformları olmak üzere, alternatif iletişim yollarıyla İmamoğlu'nun mesajlarının dağıtılabileceğini ifade ediyorlar.
Öte yandan, bazı daha muhafazakâr kesimler, afişlerin yasaklanmasını destekleyerek, "kamusal alanın siyasetten temizlenmesi" gerektiği görüşünü savunuyor. Bu görüş, belirli bir kesim tarafından şehirde yapılan diğer siyasi propagandaların da yasaklanmasını talep eden bir hareketin parçası olarak değerlendiriliyor. Ancak, bu durumun ne denli geçerli bir argüman olduğu konusunda İstanbullular arasında farklı fikirler var.
Başsavcılığın aldığı bu karar, sadece bir yasak değil; aynı zamanda, muhalefetin sesi üzerinde bir etkidir. İstanbul'un dinamik ve çeşitli yapısına karşı yapılan bu tür müdahalelerin, toplumun tüm kesimlerini etkileyeceği tartışmasız. Özellikle genç bireyler, bu tür kısıtlamaları kabul edilemez bulurken, yetkililer de durum hakkında ne gibi açıklamalar yapacaklarını merakla bekliyor.
Sonuç olarak, Başsavcılığın afiş yasakları iki tarafı kesen bir kılıç gibi. Bir yanda özgürlük ve ifade hakkı talepleri öne çıkarken, diğer yanda düzen ve güvenlik kaygıları söz konusu. İmamoğlu'nun kampanyası üzerindeki bu yasak, sadece kendi siyasi kariyerini değil, aynı zamanda İstanbul'daki demokratik yaşamın seyrini de etkileyecek. Gelecek günlerde bu konunun nasıl bir çözümle noktalanacağı ise merakla bekleniyor. İstanbullular, doğrudan etkilendikleri bu yasak nedeni ile siyasi arenada nasıl kararlar alınacağını, kimin daha fazla ses çıkarabileceğini ve sosyo-politik tartışmaların ne yöne gideceğini görmek için sabırsızlanıyorlar.