Son yıllarda sağlık ve uzun yaşam konularına yönelik artan ilgi, pek çok insanı sağlıklı yaşam biçimlerine yönlendirmeye teşvik ediyor. Ancak, çoğu zaman sağlıklı bir yaşam sürdürmenin anahtarı olarak diyet ve egzersiz gibi unsurları öne çıkardığımızı görüyoruz. Oysa, 100 yaşına basan iki kadın, bu yaygın görüşü sorgulayan bir bakış açısı sunuyor. Bu kadınlar, uzun yaşamın sırrının sanıldığından çok daha derin ve farklı olduğunu savunuyorlar.
İlk olarak, İstanbul’da yaşayan ve 100 yaşını dolduran Ayşe Nine, sağlıklı bir yaşamın belki de en önemli bileşeninin insanlarla kurulan sosyal bağlantılar olduğunu vurguluyor. “Hayatım boyunca ailem ve dostlarımla vakit geçirdim. Onlarla olan bağım, her zaman beni canlı ve mutlu tuttu,” diyor Ayşe Nine. Uzun ömürlü insanların çoğu, sosyal hayatın içinde aktif olmanın yanı sıra, arkadaşlıklar kurarak ve bu ilişkilere yatırım yaparak yaşadıkları süreci daha doyurucu hale getiriyor.
Yalnızlık, birçok yaşlı birey için ciddi bir sorun haline gelebiliyor ve bu durum psikolojik sorunların yanı sıra fiziksel sağlık üzerinde de olumsuz etkiler yaratabiliyor. Ayşe Nine, sosyal bağlantıların yalnızca ruhsal sağlığı değil, fiziksel sağlığı da desteklediğine inanıyor. “Birlikte yemek yemek, doğa yürüyüşlerine çıkmak ve anı paylaşmak, insanı her zaman genç tutar,” şeklinde görüş belirtiyor.
Uzun yaşamın diğer bir önemli faktörü ise stres yönetimi. Ayşe Nine'nin yanı sıra, 100 yaşını yeni dolduran bir diğer kadın Fatma Teyze de uzun yaşamanın sırlarından birinin stresle başa çıkabilme yeteneği olduğunu dile getiriyor. “Hayatımda birçok zorlukla karşılaştım, ama asla pes etmedim. Her zaman olumlu düşünmeye çalıştım. Evet, kötü günlerim oldu ama her sabah yeni bir başlangıç olduğunu hatırladım,” diyor Fatma Teyze.
Stresle başa çıkmak için meditasyon, hobiler edinme ve sevdiğiniz şeylerle meşgul olmanın faydalı olduğunu söyleyen Fatma Teyze, yaşam kalitesinin de bu olumlu düşünce yapısıyla artacağını ekliyor. “Sadece fiziksel sağlık değil, ruhsal sağlık da çok önemli. Gülümsemeyi ve hayatın tadını çıkarmayı unutmayın,” diyor.
Bu iki kadın, beslenme düzeninin sağlıklı bir yaşamda rol oynadığını kabul ediyor, ancak bunun diyet yapmanın ötesinde bir boyutu olduğunu savunuyorlar. Hazır yiyeceklerden uzak durmanın ve doğal gıdalara yönelmenin elbette önemli olduğunu belirtmekteler. Ancak, hayatın tadının çıkarılmasının da bir o kadar kıymetli olduğunu vurguluyorlar. “Eğer istediğiniz bir tatlı varsa, onu yemenin keyfini çıkarın. Ancak bunu abartmadan yapmalısınız,” şeklinde öneride bulunuyorlar.
Sadece sağlığın değil, aynı zamanda yaşanmışlıkların da önemini vurgulayan bu kadınlar, hayatı dolu dolu yaşamanın ve anıları biriktirmenin önemine dikkat çekiyorlar. Aile büyükleriyle geçirilen her anın, küçük de olsa hayatta bıraktığı izler olduğunu dile getiren Ayşe Nine, “Geçmişteki anılarımız, bize gelecekte ne yapmamız gerektiği konusunda yol gösterir,” ifadelerini kullanıyor.
Sonuç olarak, 100 yaşındaki bu iki kadının deneyimlerinden elde edilen dersler, sağlıklı bir yaşamın sadece diyet ve egzersizden ibaret olmadığını gösteriyor. Sosyal bağların güçlendirilmesi, stres yönetiminin önemi ve olumlu bir düşünce yapısının, uzun yaşamın anahtarları olduğu açık. “Hayatınızın tadını çıkarın, sevdiklerinizle vakit geçirin ve her gün yeni bir umutla uyanın,” diyor Fatma Teyze.
Her ne kadar modern yaşam, sıkı diyet programları ve yoğun egzersiz rutinleri ile dolup taşsa da, bu iki kadının sağlıklı yaşam felsefesi kesinlikle göz ardı edilmemesi gereken bir gerçeklik sunuyor. Uzun yaşamın sırrı, aslında sevdiklerimizle bir arada olmak, stresle başa çıkabilmek ve hayatı dolu dolu yaşamakta gizli olabilir.